ÖZGEÇMİŞİM
     DOĞANBEY UN FABRİKASINDAN GÖRÜNTÜLER
     ÖĞRENİMİM VE BELGELER
     DOĞANBEYİN TARİHÇESİ
     CAMİLERİMİZ
     ÇEŞMELERİMİZ
     DOĞANBEYDE TARIM
     DÜNDEN BUGÜNE DOĞANBEYLİLER GÜNÜ
     DOĞANBEY SPOR TARİHİ
     GEÇMİŞDOĞANBEYLİLER GÜNÜ RESİMLERİ
     İZOBİMS ÖZEL FABRİKASINDAN GÖRÜNTÜLER
     DOĞANBEY LİSESİNDEN GÖRÜNTÜLER
     DOĞANBEYDEN TABİAT MANZARALARI
     BEREKET MENBA SUYU(BEYSU)
     TARİHİ EVLERİMİZ
     DOĞANBEY TELEFON REHBERİ
     DOĞANBEY SOKAKLARINDAN MANZARALAR
     DOĞANBEYDEN FOTOĞRAFLAR
     DOĞANBEYDEN KIŞ MANZARALARI
     ONLİNE HİZMETLER
     İLETİŞİM
     EBEDİ ALEME İNTİKAL EDENLER
     DOĞANBEYDEN CANLI YAYIN
     Top liste
     BEYŞEHİR veKONYA TARİHİ
     EVLİLİK VE BOŞANMA ..
     ANKETLER
     SİTEMİ ZİYARET EDEN ZİYARETÇİLERİM İN İSTATİSTİĞİ



Davganan'ın Sesi Doğanbey - DOĞANBEYİN TARİHÇESİ


 
                           D O Ğ A N B E Y





                              * DOĞANBEY TARİHİ*                             

 

***DOĞANBEY’İN TARİHSEL VE ETNOLOJİK GELİŞİMİ***

Hristiyanlık döneminden kalma, üzeri Roma figürleri ile süslü mermerden bir lahit (mezar) Yunuslar köyünde bulunmuştur. Yunuslar köyünün alanları içinde Tiberioupolis adlı bir site (şehir) bulunuyordu. Bu şehir aynı zamanda çevrenin psikoposluk merkezi idi. Kasabamızın bulunduğu yerde bir kale vardı. Bu kalede yaşayan insanlar Tiberioupolis klisesine bağlıydılar. Roma imparatoru Cloudius’un Doğanbey kalesini yaptırdığı tahmin edilmektedir. Tahminimizin sebebi bu imparatorun bölgeyi yeniden inşa ettirdiğidir. İmparator bir proje uygulayarak bu dönemde yeni Hıristiyan yerleşim yerleri kurulmasını sağlamıştır.

Kasabamızın kalesi günümüzde tamamen yok olmuştur. Kale kalıntıları bundan 150 yıl öncesine kadar bilinmekteydi. XIX. yüzyılda Doğanbey büyüdüğünde, bu kaleden kalma düzgün ve üzerinde haç işareti bulunan taşlar yapılan evlerde inşaat malzemesi olarak kullanılmıştır. Kalenin adı Tiberioupolis’e benzeyen bir attı. Bu at aynı zamanda çevre içinde kullanılmaktaydı.

Oğuz Türkleri, Anadolu’yu Türkleştirmeye başladıklarında 1080’li yıllarda önce şehirlere daha sonra kale ve ticaret yollarına hakim oldular. Hakimiyetleri altına giren şehirlere Türk ve Müslüman isimlerini verdiler. Yüzyıllardır kullanılagelen kasabanın Doğanbey ve Davgana gibi iki adı vardır. Bu adları kasabamıza ilk gelen Türkler koydular. Bu adlardan Davgana hristiyanlık döneminden kalma kaleye Türklerin verdikleri bir addır. Doğanbey adı ise kasabaya yerleşen Türklerin kimliklerinin adıdır.

DOĞANBEY:

Oğuz Türkleri 24 boya ayrılır. Bu boyların 12’si Bozokları, 12’si de Üçokları oluşturur.

Bozoklar; Kayı, Bayat, Alka-evli, Yazır, Döğer, Dodurga, Yaparlı, Avşar, Kızık, Bey-dili, Karkın, Koca-evli.

Üçoklar; Kınık, Salur, Eymur, Ala-yuntlu, Yüreğir, Iğdır, Baka-düz, Yıva, Bayındır, Beçene, Çavuldur, Çepni.

XV. yüzyılda Osmanlı kayıtlarında Beyşehir sancağında Bayat boyundan 4, Kayı boyundan 2, Bayındır boyundan 2, Kınık boyundan 1, Karkın boyundan 1, Iğdır boyundan 1, Salur boyundan 1, Avşar boyundan 1, Çepni boyundan 1 yerleşim yerinin adı geçmektedir.

Doğan, Oğuz boylarının ongun (sembol) kuşlarına verdikleri bir addır. Totemik özellikler taşıyan eski bir Türk adıdır. Bayat boyunun bir çok oymakları vardır. Bu oymaklardan birinin adı da Doğan oymağıdır. Prof. Mehmet Eröz Doğan adlı yer adlarının Anadolu’da kurulan ilk yerleşim yerleri olduğunu söylemektedir.

Bayat boyunu Kaşgarlı Mahmut Oğuz boyları içinde dokuzuncu, Reşit-üd Din ile Yazıcıoğlu Zade Ali ikinci sırada göstermiştir. Bayat boyunun manasına Türklerin seceresini yazan Reşit-üd Din “Devleti ve nimeti bol” derken, Yazıcıoğlu Zade Ali ise “Devletlü ve nimetlü” demektedir. Bayatlar Kınık boyuna mensup Selçuklular iradesinde Türkmen fetihlerine katılarak Selçuk İmparatorluğunun kurulmasında büyük roller oynamışlardır. “Bay” kelimesi zengin manasına gelmektedir. Eski tercümelerden “Devletlü ve nimetlü” olarak Bayat sözünün açıklanması bu kelimenin “Bay” kökünden geldiğini açıklamaktadır. “Bay” aynı zamanda Türklerde kullanılan bir unvan idi. “Bayar” sözü Bayattan gelmektedir. Bayar Türkçe’de şeref ve memuriyet ünvanı olarak kullanılır.

Beyşehir (Bey-şehr-i) iki kelimenin birleşmesi ile oluşur. Bey’in şehri anlamını taşımaktadır. 1300’lü yıllarda Selçuklu tarihini yazan Eflaki, Eşrefoğulları’nın atmış üç şehre sahip olduğunu söylemektedir. “Doğan” oymağının sonuna eklenen “Bey” sözcüğü kasabamızın Eşrefoğlu şehirlerinden biri olduğunu belirtmek amacı ile eklenmiştir.

DAVGANA:

Divan-ı Lugat-ı Türk adlı eserinde Kaşgarlı Mahmut, Kapgana kelimesinin eski bir Türkçe kelime olduğunu ve kale, sur, han anlamına geldiğini bildirir. Kapgana ismi kapga kökünden gelir. Kapga kale kapısı manasına gelir. Kapgana kelimesinin kasabamızla ilişkisi nedir? diye bir sorunun cevabına kasabanın kendi içinde bulmak mümkündür. Doğanbey’de adlarını Türklerin koyduğu kale kapısı ve han önü gibi sokak adları vardır. Bu sokakları Badrık’a bağlayan yola kasaba halkı “

Anadolu’nun Türk ve Müslüman yurdu olmasında en aktif görevi Anadolu Türk Beylikleri yapmışlardır. Diyar-ı Rum denilen Anadolu’nun bir köşesi Beyşehir ve Doğanbey’de hristiyan Rumlar yaşamaktaydı. Oğuzların Bayat boyu Müslüman ve Türk damgasını Doğanbey’in topraklarına vurdular. Bu Bayat Türkleri 1264 yılında Beyşehir’e yerleşen Eşrefoğlu Süleyman Bey’in emrine girdiler. Doğanbey’de yaşıyan Türklerin ileri gelen aile başkanlarına Beyşehir Bey’leri Bey lakabını verdiler. “Beyoğulları” denen bu ileri gelen Doğanbey Bey’leri Eşrefoğulları ile hareket ettiler. “Anadolu’da Oğuz Boyları” kitabının yazarı Hilmi Göktürk, Türklerin en büyük savaşlarından biri olan ve Osmanlılara Avrupa kapılarını açan I. Kosava savaşında Eşrefoğlu askerlerinin de savaştığını yazmaktadır.

EREN-GÜRUH:

Yaşadığımız topraklarda tarih içinde mutluluklar yanında çok büyük felaketler ve acılar da meydana geldi. Felaketler içinde ne doğal olanlar ne de Kurtuluş Savaşı öncesi eşkıya baskınları XIV. yüzyılda Moğalların Türkler üzerinde yaptıkları zülum ve kıyımın yanında hafif kalır. Bu yüzyıllar içersinde yaşamış Fergana’lı bir türk şair Moğal Han’

“Koyun kurttan nasıl sıkıntı çekerse, Anadolu halkı da senin köpeklerinden aynı acıyı çekiyor. Bilginler ekmeksiz, erenler çıplak, tekkeler eşyasız, medreseler dalsız kalmış, zenginler fakir düşmüş ve yoksulluk halkı perişan etmiştir. Örümcekler bir ağ kursa emirlerin derhal “Tamga” ve “Kopçur” vergilerini almaya çalışır.”

Acımasızlığın ve zulmün hakim olduğu bu dönemde, Allah ve Türklük adına Fütüvet erleri halkın koruyucusu oldular. Konya sultanlığına hakim olmuş Moğallar Konya üzerinden Eşrefoğlu Türkmenlerine saldırmaktaydılar. Konya yolu o devirlerde Kükürd üzerinden Doğanbey’e ulaşmaktaydı. Eren-güruh dağı çevreye hakim bir dağdır. Türkmenler bu dağ üzerinde nöbet tutarak saldırıyı çevre halkına ve Beyşehir’e bildiriyorlardı. Ayrıca bu dağ konumu açısından çevre halkın imdadına yetişmek için elverişli bir yerdi. Türkmenler, Moğallarla kırk yıla yakın bir zaman savaştılar. Günümüze ulaşan dağ üzerindeki kalıntıları o günlerde yaptılar.

Bu dağın hemen yanında Yatağan köyü vardır. Yatağan öz Türkçe bir kelimedir. “Eren”, “Evliya” anlamına gelir. XIV. yüzyıl başlarında yaşadığı bilinen ve o devirlerde büyük itibar görmüş alim Yatağan Mürsel, Yatağan köyünde gömülüdür. Bu dağın bir adı da Erenler dağıdır. Bu ad Yatağan Mürsel’den dolayı konmuş bir ad değildir. Çünkü Erenler çoğul bir kelimedir. Bu dağın diğer bir adı da Eren-Güruh’tur. Güruh kelimesi “Cemaat” anlamını taşımaktadır. Bu dağın diğer bir adı da Eleng-Gird diye adlandırılır. Farsça’dan dilimize girmiş olan bir kelimedir. Eleng; sur,siper duvar anlamına, Gird ise yuvarlak, değirmi, çevre anlamına gelmektedir.

Eren-Güruh dağı Fütüvet erlerinin yurtlarını Moğal baskınlarından korumak için kullandıkları ve kale görevi yapan bir dağdır.
DOĞANBEY KABRİSTANI:

Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde mezarlıklara “hamusan”, “kabristan”, “makbere” gibi adlar verilirdi. Bu adlardan kabristan ve makbere adlarını halkımız bugün de kullanmaktadır. Tarihi değeri olan mezar ve mezarlıklar aynı zamanda tarihi eser ve anıt sayılır. Mezarlıklar o şehrin tarihi kaynaklarını da içinde taşır. İslam inancına göre gayri müslümler Müslüman mezarlıklarına gömülemezlerdi. Bu nedenle Doğanbey mezarlığı 700 yıllık Müslüman Türklerin sanki açık alan müzesini andırmaktadır. Beyşehir’den sonra çevrede en büyük mezarlık Doğanbey’de bulunmaktadır.
Doğanbey mezarlığında mermer taş dikili ve üzerinde Osmanlıca yazı ve tarih bulunan en eski mezar 1792 yılına aittir. Bu tarihten sonra Doğanbey’li ilmiye sınıfı ve kasaba ileri gelenleri için mermer mezar taşları kullanılmıştır. “Hacı Ahmetoğlu Hafız İbrahim ruhuna fatiha” yazısı bulunan taş 1872 (h. 1290) yılına aittir.
150-200 yıllık mezarlar bile zamana direnememişlerdir. Halbuki Doğanbey’de zamana direnmiş en az 500 yıllık mezarlara rastlanmışlardır. Boyları iki metreyi geçen çevre dağlarından getirilmiş mezar taşları hala dimdik ayakta durmaktadır. Bu mezar taşları ile Eleng-Güruh dağındaki türbenin taşları aynı özellikleri taşımaktadır.

Büyük taşların dikili olduğu mezarlarda yatanlar Doğanbey’in beyleri ve aile büyükleridir. Türkler de toplumsal bir hiyerarşi mevcuttur. Büyüklere saygı öldükten sonra da gösterilir. Aile reisleri erkeklerdir. Kadınların mezarları küçük ve gösterişsizdir. Bu taşlar üzerinde mensup oldukları Türk boyunun damga (tamga) sı bulunurdu. Bu nişanelere bu taşlar üzerinde belli belirsiz bir şekilde rastlanmaktadır. Bugün bizlere Müslüman Türk yurdu hediye etmiş olan atalarımıza gerekli saygıyı göstermemiz ve bu kabirleri onarmamız gerekmektedir. Böyle mezarlar ilk Türk yerleşim alanlarında bulunmaktadır. Eski dönemlerde Göçü köyünün yakınlarında Karkın diye bir köy vardı. Bu köyden günümüze harap bir medrese ile bizim eski mezarlara benzeyen mezar taşları kalmıştır. Bu köy Oğuz Türklerinin Karkın Boyunun adını taşımaktadır. Doğanbey’deki eski mezarlar da Bayat Türklerinin Damgasını taşımaktadır.

Eski devirlerde kimi tarikat ve tekke büyüklerine “baba” adı verilirdi. Babalar önder kimselerdi. Halk tarafından hürmet görürlerdi. Doğanbey Berket (Bereket) yaylasında yatan Sinan Baba da hem halk hem de hak önderlerinden birisiydi. Yaşadığı tarih kesin bilinmemekle birlikte Yatağan Mürsel dönemlerine yakın olması gerekir. Yatağan Mürsel 1400’lü yıllarda yaşamış alim bir kişiydi.

DOĞANBEY’DE İDARİ YAPI VE NÜFUS

XV. yüzyılda Fatih Sultan Mehmet döneminde Doğanbey şehzadenin “has” sı idi. Bu dönemde yapılan bir kanunname ile has olarak ayrılmış topraklardan yüz bin ile yüz yirmi bin akçe vergi alınırdı. En büyük haslar padişahlara, vezir-i azamlara ve şehzadelere verilirdi. Bu dönemde kasabada yüz yedi ev bulunmakta ve yüz doksan üç kişi yaşamaktaydı. (kadınlar ve çocuklar nüfus olarak sayılmazlardı.)

XVII. yüzyılda Beyşehir Sancak (vilayet) Doğanbey “zeamet” (kaza) idi. Bu dönemde sancak kadı vekilleri Doğanbey kasabasının idaresini yönetmekteydi.

1633-1676 yılları arasında Doğanbey’de gayri müslümler yaşamaktaydı. Beyşehir tarihini yazan İ. Hakkı Konyalı gayri müslüm sayısını abartılı olarak vermektedir. Ona göre 37 ev Müslüman geri kalanlar gayri müslümdi. Bu bilgiler 1400’lü yılları öncesine aittir. Halbuki XVI ve XVII. yüzyılda Anadolu’nun her şehrinde Türk ve Müslüman nüfus çoğunlukta bulunmaktaydı.
XIX. yüzyılda (1800’lü yıllar) Beyşehir kaza Doğanbey de nahiye yapılmıştır. Bu dönemde Doğanbey “kaza naibleri” (nahiye müdürü) tarafından idare edilmektedir. Naibler vergileri il paşalar adına toplarlardı.

Doğanbey bu yüzyılda büyümüş ve gelişmiştir. Kale kapısı, Han önünden başlayan Aşağı mahalle, Sokakbaşı daha sonra da Yenice mahallesi teşekkül etmiştir. 1852 yılında Çarşı çeşmesi yaptırılmıştır. Çarşı’nın gelişimi Çarşı çeşmesinin yapılmasından daha önce olmuştur. Yenice mahallesi kasabanın en son gelişen ve büyüyen mahallesi olmuştur. Yenice adının konması yeni mahalle olmasındandır. Doğanbey Çarşısı bu dönemde kasabanın merkezi haline gelmiştir.

Osmanlı İmparatorluğunun son yıllarında Doğanbey’in de içinde bulunduğu yerlerde devlet otoritesi zayıflamıştır. Eşkiyalar Doğanbey halkına baskınlar yapmış ve halk zulüm görmüştür. Kurtuluş savaşında Konya Valisi Cemal, İngiliz Papazı Prev ve Bozkırlı Ayan üyesi Zeynel Abidin’nin kışkırtmaları sonucunda 4 Ekim 1919’ da Cumhuriyet ordularına karşı bir isyan hareketi başlatılmıştır. Bu isyan bastırıldıktan sonra 20 Ekim 1919’da 2. Bozkır isyanı başlamıştır. İngilizlerin desteğinde bu isyan Bozkır, Beyşehir ve Doğanbey’e kadar sıçramıştır. Cumhuriyete karşı olan bu isyanı Yarbay (Avcı) Mehmet Ali Bey komutasındaki kuva-i milliye müfrezesi silah yoluyla bastırılmıştır. Bu müfreze askerleri 4 Kasım 1919 yılında Doğanbey kasabasına girmiştir. Doğanbey halkı cumhuriyete bağlılıklarını bildirmiş ve Doğanbeyli isyancılardan Veysellerin Hamdi lakaplı kişi bizzat cumhuriyet askerlerine teslim etmiştir.

1. Dünya harbinin patlak verdiği yıllarda Osmanlı İmparatorluğu seferberlik düzenledi. Doğanbey’de silah altına alınan çok sayıda Doğanbey genci Çanakkale Savaşlarına katıldı. Göçü’lü Aşık Mehmet Doğanbey kasabasına gelip buradan Çanakkale’ye gönderildiklerini ve çok sayıda Beyşehirli ve Doğanbeylinin Çanakkale savaşına katıldığını bildirmektedir. Çanakkale savaşlarında Doğanbeyli şehitler ve gaziler bulunmaktadır.
Cumhuriyetin ilk yıllarında 1927 yılında Beyşehir kazasının nüfusu 2578 iken Doğanbey’in nüfusu 2168 civarındaydı.

1935 yılında Doğanbey’de hane sayısı 743 nüfus sayısı ise 2654’tür. Bu nüfusun 1538’i kadın 1112’si de erkeklerden oluşuyordu.

1965 yılında Doğanbey’de hane sayısı 664’tür. 1935 yılından 1965 yılına kadar geçen 30 yılda Doğanbey’de hane sayısında bir azalma görülmektedir. Bu yıllarda Doğanbey büyük şehirlere büyük çapta göç vermiştir. Bu göçler nedeni ile kasabanın pek çok evi harap olup yıkılıp gitmiştir. 1965 yılında Doğanbey’in nüfusu 1460 erkek 1598 kadın olmak üzere 3058’dir. Bu yıllarda Doğanbey nahiyesine bağlı köylerin nüfus dağılımı:

Başgöze 781

Çukural 498

Damlapınar 860

Gökçekuyu 426

Gündoğdu 242

Gönen 296

Karalı 1317

Karabayat 226

Üçpınar 486

Yunuslar 514

1980 yılında, Doğanbey’in nüfusu 2676’dır. 2000 yıllarında 6137 olmuştur. Hane sayısı ise 1568’dir.

YEREL YÖNETİM (BELEDİYE)

Osmanlılarda ilk belediye teşkilatı 1870 yılında kuruldu. Belediye teşkilatı kurulmadan önce de bu görevi “

Doğudan; Kurban Kuyusu, Erenler Önü, Candar Çayı, Kılgın Yayla, Damla Yayla, Çukur Yayla, Elmalı Yayla

Batıdan; Candar Korusu, Sıtma Pınarı, Kayalı Çiftliği

Kuzeyden; Damlapınar, Tocak Yokuşu, Dımılın Korusu, Bayram Köyü Düzü

Güneyden; Çalkama, Gönen Yolu, Başpınar, Arapoğlu, Armutlu Seki’dir.
Cumhuriyet döneminde 1580 sayılı Belediye Yasası 1.9.1930 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Doğanbey kasabası bu yasa yürürlüğe girmeden önce belediye teşkilatına sahipti.

Doğanbey kasabasının ilk elektrik 1957-1959 yılları arasında gelmiştir. İlk şebeke suyu da 1954-1956 yılları arasında İller bankası tarafından yaptırılmıştır. Günümüzde emlak kayıtları yönünde Doğanbey’e Doğanbey merkezi, mahalleleri ile birlikte Başgöze, Gönen, Gündoğdu

Sarıköy, Üçpınar, Karabayat, Damlapınar, Çukurağıl ve Yunuslar Köyü emlak kayıtları yönünden bağlıdır.

Kasabamızda 1960 ve 1980 askeri dönemlerde kısa dönem atanmış belediye başkanları görev yapmıştır. Bu olağanüstü dönemler dışında bütün başkanlarımız kasaba halkının özgür iradesi ile seçilmiş başkanlardır. Bu değerli başkanlar, Doğanbey’in kalkınmasında önemli roller oynamışlardır. Hayatta olmayan öbür dünyaya göçmüş başkanlarımıza Allah’tan rahmet dileriz. Hayatta olan ve uzun ömür dilediğimiz başkanlarımıza da saygılarımızı sunmak Doğanbeyliler için bir görevdir.

EĞİTİM VE SPOR

Medrese Eğitimi:Doğanbey’de adları bilinen dört medrese vardı.

1.Hasanefendi Medresesi

2.Halilefendi Medresesi

3.Tekkeli-zade Hüseyinefendi Medresesi

4.Osmanpaşa Medresesi

Halilefendi Medresesi yıkılmış yıkıldıktan sonraki yıllarda hükümet konağı yapılmıştır. Daha sonraki yıllarda satılmış ve ev olarak kullanılmıştır.

Hasanefendi Medresesi günümüze kadar ulaşmıştır. Bugün Kuran kursu görevini yapmaktadır.

Tekkelizade ve Osmanpaşa Medreseleri yıkılmış cumhuriyetin ilk dönemlerinde işlevlerini yitirmiştir.

XX. yüzyılın ilk başlarında bu Medreselerde 100-150 civarında öğrenci okumaktaydı. Bu rakam o döneme göre küçümsenemeyecek bir miktardı. Bu öğrencileri okutan din alimlerini de katarsak Doğanbey gerçekten bir kültür yuvası konumundaydı.

OKULLAR

Sıbyan Mektebi:Bu okul cami-kebir camisi bünyesinde faaliyet göstermekteydi. Osmanlı maarif sisteminde ilkokul görevini yapmaktaydı. Bu okuldan mezun olmuş çok sayıda Doğanbeyli bulunmaktaydı. Bu kişiler Osmanlıcayı çok güzel okumakta ve yazmaktaydı.

Doğanbey İlkokulu:Cumhuriyet döneminde yapılmış ve Cumhuriyetin ilk yapılan okullarındandır. Bu okuldan binlerce Doğanbeyli mezun olmuştur. Yukarı Harman semtinde bulunuyordu. 1957-1958 yılında son defa eğitim ve öğretim yaptıktan sonra, toprak kayması nedeniyle okul eğitim ve öğretime kapatılmıştır.

1959-1960 eğitim öğretim yılında Bahçeler arasına yapılan yeni okul, Eski Doğanbey İlkokulu görevini devralmıştır.

Doğanbey İlköğretim Okulu:8 yıllık eğitim kanunun çıkması ile 1997-1998 öğretim yılında eğitim ve öğretime açılmıştır. Okul 13 derslik 1 labaratuar ve 1 kütüphaneden oluşmaktadır. Doğanbey ilköğretim okulu taşımalı eğitimin merkezidir. Başpınar, Karabayat, Damlapınar, Damlayaylası, Başgözen köylerinin çocukları bu okulda okumaktadır. Öğrenci sayısı 450’dir.

Doğanbey Lisesi:1957 yılında ortaokul olarak eğitim ve öğretime açılmıştır. 1980 yılında ortaokul ve lise olarak birleşik eğitim ve öğretim uygulanmaya başlanmıştır. Ortaokul 8 yıllık eğitim uygulanmaya başlayınca 1997 yılında liseden ayrılmıştır. Lise öğrenci sayısı 55’tir

Doğanbey Kütüphanesi:Eski Nahiye Müdürlüğü binasında görev yapmaktadır. Çok zengin kitap ve dökümana sahiptir. Günümüzde kütüphanede on beş bin eser mevcuttur.

Doğanbey Öğrenci Yurdu:38 yatılı kapasitelidir. Yurt Doğanbeyliler Vakfının kasabamıza kazandırdığı binadır.

Kuran Kursu:Hasanefendi Medresesinin bulunduğu yerde faaliyet göstermektedir. 8 yıllık eğitim kanunun çıkmasından sonra yazları Kuran eğitimi yapılmaktadır. Eskiden bu kuran kursundan mezun olmuş çok sayıda imam-hoca bulunmaktadır. Aynı yerde 45-55 arası yoksul vatandaşa hergün “aşevi” olarak yemek verilmektedir.
Spor:1960 yıllarında Doğanbey Nahiye Müdürlüğü binası içinde o zamanın gençleri “Doğanbey Gençler Birliği” adı altında bir spor kulübü kurmuşlardır. Daha sonraki yıllarda spor etkinlikleri yok denecek kadar azalmıştır. Doğanbey Belediye Başkanı Hasan Ocaklı Döneminde spor etkinliklerine el atılmış ve bu sayade gençlerin spor yapabilmeleri sağlanmıştır. Günümüzde “Doğanbey Belediyespor” kulübü olarak etkinlik gösterilmektedir. Konya 2. Amatör Küme katagorisinde A ve Genç takım olarak ligde oynamaktadır.
TARİHİ ESERLER VE KÜLTÜR

Doğanbey’den geçmişten günümüze ulaşan tarih ve kültür değeri taşıyan eserler camiler, çeşmeler ve Doğanbey evleridir.

Camiler:

Doğanbey’de 6 camii vardır. Bu camilerden eski ve tarihi değer taşıyanları şunlardır:

Aşağı Mahalle Camii:Bir duvarı eski kale duvarına dayandırılarak ve bu kaleden kalma taşlar ile yapılmıştır. Doğanbey’in ilk camisidir yapılış tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Camii önce mescid olarak ibadete açılmış daha sonraki yıllarda camii haline getirilmiştir. Camide bulunan seccadeler çok eski dönemlere ait Türk dokumalarıdır.

Camii-Kebir:Mimari özellikleri bakımından Türkmen yapı özelliklerini gösterir. Ağaç direkler üzerine dayanmış kıbleye paralel krişlerin oluşturduğu toprak örtülü bir taş yapıdır. Camiinin üstü 1957 yılında çinko ile örtülmüştür. Camiinin minaresi 1855 yılında Hacı Mehmet Ağa tarafından yaptırılmıştır. Camiinin yapımı ve ibadete açılması bu tarihten daha önceki yıllara aittir. Camiinin tavanı ahşap, kandil askılığı hem çok güzel hem de tarihsel bir özelliğe sahiptir.

Sokabaşı Camii:Yapı özelliği olarak Türkmen sanatının inceliklerini taşır. Camiinin yapım tarihi hakkında bir tarih bulunmamaktadır. Damı toprak olarak yapılmış olup sonradan çatı haline getirilmiştir. Kapısının iki yanına yerleştirilen taşlarda “Maşallah 1317” (1896) tarihine rastlanır. Bu caminin tamir gördüğü bir tarihtir. Doğanbey büyüklerinin bildirdiğine göre bu camide bir çok el yazması ile yazılmış Kuran-ı Kerim bulunmaktaydı. Bu kitaplar arasında Elzem-ül Feraiz adlı bir kitabı Beyşehirli Mehmet isminde bir din alemi yazmıştı.

Yenice Mahallesi Camisi:Bu camii yapım tarihi bakımından, Yenice Mahallesinin gelişmesi ve çarşı esnafının ihtiyacı nedeniyle yapılmıştır.

ÇEŞMELER

Doğanbey kasaba ve yaylalarında 20 civarında çeşme bulunmaktadır. Bu çeşmelerin büyük çoğunluğunun hayırsever vatandaşlarımız Belediye Teşkilatı yaptırmıştır. Bu çeşmelerden eski ve tarihi değeri olanlar şunlardır:
Çarşı Çeşmesi:1269 (1852) tarihinde Doğanbey ileri gelenlerinden Mustafa Ağa isminde bir Türkmen Beyi yaptırmıştır. İnşaatında Doğanbey Kalesinden ve Karacaören’den taşlar kullanılmıştır. Çeşme bugünkü Doğanbey çarşısının gelişmesi ve ticaret merkezi haline gelmesi nedeniyle yapılmıştır.

Cidci Pınarı:Camii-Kebir Mahallesi’nde bulunmaktadır. Yapım tarihi çarşı çeşmesinden daha eskidir. Çeşme 1876 (H. 1296) tarihinde tamir edilmiştir.

Aşağı Çeşme Mahallesi:Çeşmenin yapımı hakkında kesin bir tarih yoktur. Hacı Halilağa 1875 tarihinde çeşmeyi onarmıştır. Bu çeşmenin suyu Bereket’ten gelmektedir.

Gömükbaşı Çeşmesi:1300 (1882) tarihinde Hilmiağa isminde Doğanbeyli bir hayır sever tarafından yaptırılmıştır. Çeşmenin yapım tarihini bildiren bir yazı bulunmaktadır. “Ç

Ballı Pınar:Suyu Evgirek’ten gelmektedir. Katmerli bir yapıya sahiptir. Çeşmenin ayna taşında bir kitabe yazılıdır. Şöyle denmektedir;

Çeşme Doğanbeyli İsa Ağa tarafından 1300 (1882) tarihinde tamir edilmiştir. Çeşmenin yapımı daha eski döneme aittir.

Mezarlık Çeşmesi:Çeşmenin yapım tarihi hakkında bir bilgi yoktur. Çeşmenin sağ tarafındaki üzerinde hristiyan haç kabartması bulunmaktadır.

Bu nedenle camiinin yapımında Karacaören ve Doğanbey kalesinin taşları kullanılmıştır.

Yenice Mahalle Çeşmesi:Doğanbeyli Hekimoğlu Ali tarafından 1990’lı yıllarda yaptırılmıştır.
Yenice Mahalle Şadırvanı

DOĞANBEY EVLERİ

Doğanbey eski evleri Türk-İslam mimari özellik ve kültürünü yansıtır. Hasan Takvacı’nın 1985 yılında lisans tezi olarak hazırladığı “Doğanbey’den ev örnekleri” çalışmasında Doğanbey evlerinin özelliklerini ve yapım tekniklerini incelemişlerdir. Hasan Takvacı’nın bu çalışması beldemizde yapılan ilk bilimsel çalışmadır.
Bugün Türkiye’nin pek çok yerinde Türk evleri koruma altına alınmıştır. Doğanbey imar planı 1951’de yapılmıştır. Bu imar planı ile birlikte beldede çok sayıda modern bina yapılmıştır. Doğanbey eski evlerinden Türk-İslam mimari özelliği taşıyan nadide pek çok ev koruma altına alınıp restore edilmelidir. Bu evler Doğanbey tarih ve kültürünün önemli ürünleridir. Doğanbey Belediyesi ve Doğanbey Vakfından bu yönde çalışmalar yapmasını bekliyoruz.

Mayıs 1984 tarihinde, eski İzmir Müftüsü Doğanbeyli sayın Ahmet Karakullukçu Doğanbey Gazetesinde yayınlanan bir makalesinde Doğanbey evleri hakkında şunları yazmaktadır;

“Türk evi vardı! Mimari özellikler, ile odaları, sofaları, şahnişler, kökleri, hayatları, taşlıkları, kilerleri, sandık odalarıyla…

Bizim evimiz dedelerimizin, ninelerimizin de doğup büyüdüğü babalarımızın annelerimizin belki doğdukları ama her halde büyüdükleri Türk evi şimdi tarihi Türk evi oldular bu evlerde geçen bir hayat düzeni bir yaşam biçimi, ev töreleri, ev gelenekleri vardır. Büyük babalarımızın yıllar yılı oturduğu köşe sediri ninelerimizin gergefi, kandil geceleri Kuran okuduğu rahlesi, hamur açtığı tahtası, hoşaf içtiği mercanlı kaşığı antikacılardan topluyoruz.”

Sayın Müftümüz Doğanbey evlerinde bulunan nadide eşyaları ve bu evlerde huzur dolu yaşantıyı özlem dolu bir üslupla çok güzel açıklamaktadır.
RESMİ KURULUŞ VE VAKIFLAR:

Jandarma Karakolu:14 personel ile görev yapmaktadır. Doğanbey merkez, 3 belde ve 10 köy asayiş yönünden Doğanbey’e bağlıdır. Karakol Cumhuriyet’in ilk yıllarından bu yana Doğanbey’de görev yapmaktadır.
Sağlık Ocağı:Doktor, hemşire, ebe ve sağlık memuru olmak üzere 6 elemanla hizmet vermektedir. Sağlık ocağının 2 idari memuru bulunmaktadır. Sağlık hizmetleri yönünden Doğanbey merkez ve mahalleleri ile birlikte Başgöze, Gönen, Gündoğdu, Sarıköy, Hemen, Üçpınar, Karbayat, Damlapınar, Damla yaylası köyleri bu sağlık ocağına bağlıdır. Sağlık talebinin yoğunluğu karşısında, sağlık ocağı yeterli hizmeti görememektedir.

Orman İrtibat Bürosu:2 muhafaza memuru, 2 yangın gözetleme görevlisi ile Karadağ zirvesinde yangın gözetleme merkezi bulunmaktadır.

Telekom Radyoling İstasyonu:Sarnıçtepe’de görev yapmaktadır.

PTT:Cumhuriyet’in ilk yıllarından bu yana Doğanbey’de şubesi bulunmaktadır.

Ziraat Bankası:1978 yılında açıldı. 2002 yılında faaliyetine son verdi.

DoğanbeylilerGünü:İlk Doğanbeyliler günü 1993 yılının Temmuz ayının son haftasında kutlandı. Kutlamalar Temmuz ayının son haftasında geleneksel olarak devam etmektedir. İ-LADİN GÜNÜ olarak kutlanan Doğanbeyliler Günü Doğanbey belediyesi ve Doğanbey vakfının işbirliğinde yapılmaktadır.

27-28 Temmuz günlerinde yapılan bu kutlamalara Türkiye’nin her tarafından Doğanbeyliler gelmektedir. Kutlamalar bir festival havasında gelmektedir. Doğanbeyliler günü gurbetçi vatandaşlarla Doğanbey halkı arasında kaynaşmalara vesile olmaktadır. Doğanbeyliler gününde vakıf ve belediye sosyal, kültürel ve sportif bir çok etkinlikler düzenlemektedir

Şehir yolu” adını vermişlerdi. Kapgana kale veya han anlamı taşıdığına göre, han önü denilen yerde kale önü anlamına gelmekteydi. Eski devirlerde han önleri çevrenin canlı pazar yerleri idi. Canlı hayvan ve yün çevre halkın sattığı en önemli mallarıydı. Konya’dan kalkan kervanlar Doğanbey’e Kızılören ve Ağrıs hanlarına uğrayarak ulaşırdı. Çevre halkı ürünlerini bu kervan tacirlerine satar ve ihtiyaçları olan malları da kervanlardan elde ederlerdi. XV. yüzyılda Karacaören (Çonya Doğanbey arasında bir köy)’de yirmi bir ev, Kükürd’de sekiz ev, Kepsala (Gepsalma)’da otuz bir ev, Bayram köyünde yirmi altı ev, Tocak’da on üç ev Candarbadrık’da elli yedi ev, Kargın’da on üç ev (bu köy göçü ile Gepsalma arasında bulunuyordu). Milegös’de kırk ev, Çonya (eski adı Küre) kırk ev vardı. Bu yakın köyler ve bunların dışındaki köyler de Hanönü’nde ticaret yapıyor. Kale kapısı ve Hanönü adları ile bilinen Davgana (Kapgana)’yı Badrık’a bağlayan yola halk “Şehir yolu” derlerdi. Bu yolun eski adı Şehir yolu bugün bile kullanılmaktadır. Prof. Fuat Köprülü Türkler askerlerine “yiğit”, “alp” anlamına gelen Badrık dediklerini ve kale askeri, muhafız anlamına gelen Candar adını verdiklerini söylemektedir. Kale kapısı anlamına gelen Kapgana veya Davgana, kasabanın ilk merkezi olan han önü, Bardık ve Candar adlarını Bayat Türkleri koymuştur. Kapgana ve Davgana kelimeleri ikisi de aynı anlamı taşır Kapgana öz Türkçe bir kelimedir. Davgana kelimesi ise Farsça’dan dilimize girmiş bir kelimedir. Davgana “Dav” kökünden gelir. “Dav” kale, sur anlamlarını ifade eder. Selçuklularda Farsça kelimeler çok sık kullanılmıştır. Hatta Selçukluların resmi yazı dili Farsça idi. Orta Asya Türk devletlerinde Fergana, Kapgana, Davgana gibi şehir, köy ve yer adlarına rastlamak mümkündür. Davgana, kasabamızı yurt edinen Türklerin burada bulunan ve zamanla yok olan kaleye taktıkları bir addır. ına şiirinde şöyle seslenmektedir; İhtisap ağaları” görmekteydi. İhtisap ağaları belediye başkanları gibi görev yapmaktaydı. Ağalar çarşı/pazar gezer ticaretin şerr-i usulle yapılmasını sağlarlardı. Yanlış, eksik tartan ve ölçen esnafı cezalandırırlardı. Ayrıca camii, çeşme, medrese, sıbyan okulları (ilk okul) gibi kamu mallarını gözetir ve tamir ettirirlerdi. Doğanbey’in Camii Kebir camisinin yapımında adı geçen Mehmet Ağa, çarşı çeşmesinde adı geçen Mustafa Ağa (1852), Aşağı Mahalle çeşmesinin yapımında adı geçen Hacı Halil Ağa kasabanın İhtisap ağalığı görevinide yapmışlardı.
Doğanbey’in ilk belediye başkanı 1910 yılında Osmanlı döneminde atanmıştır. Kasabanın belediye sınırları ise 26 Temmuz 1926 yılında dahiliye bakanlığı onayı ile tespit edilmiştir. Tespit edilen sınırlar şöyledir:
ıkar talihini Hilmi Veli saf-il-ayn Allah aşkına maşallah 1300” İsa çeşmesinin taşından su döken o peridir. Kase ona dedi ki; “keşke su olsaydım ey peri.””

 

***Ayrıca belediyemiz in 16 geleneksel doğanbeyliler günün de halkımıza dağıtmış olduğu doğanbey tarihi adlı kitabın da tarihimiz daha ayrıntılı ve görüntülü olarak anlatılmıştır .emeği geçenler için burdan teşekkürlerimi iletiyorum.İbrahim NAYCİ

İZMİR-Bornova

 
                           D O Ğ A N B E Y





                              * DOĞANBEY TARİHİ*                             

 

***DOĞANBEY’İN TARİHSEL VE ETNOLOJİK GELİŞİMİ***

Hristiyanlık döneminden kalma, üzeri Roma figürleri ile süslü mermerden bir lahit (mezar) Yunuslar köyünde bulunmuştur. Yunuslar köyünün alanları içinde Tiberioupolis adlı bir site (şehir) bulunuyordu. Bu şehir aynı zamanda çevrenin psikoposluk merkezi idi. Kasabamızın bulunduğu yerde bir kale vardı. Bu kalede yaşayan insanlar Tiberioupolis klisesine bağlıydılar. Roma imparatoru Cloudius’un Doğanbey kalesini yaptırdığı tahmin edilmektedir. Tahminimizin sebebi bu imparatorun bölgeyi yeniden inşa ettirdiğidir. İmparator bir proje uygulayarak bu dönemde yeni Hıristiyan yerleşim yerleri kurulmasını sağlamıştır.

Kasabamızın kalesi günümüzde tamamen yok olmuştur. Kale kalıntıları bundan 150 yıl öncesine kadar bilinmekteydi. XIX. yüzyılda Doğanbey büyüdüğünde, bu kaleden kalma düzgün ve üzerinde haç işareti bulunan taşlar yapılan evlerde inşaat malzemesi olarak kullanılmıştır. Kalenin adı Tiberioupolis’e benzeyen bir attı. Bu at aynı zamanda çevre içinde kullanılmaktaydı.

Oğuz Türkleri, Anadolu’yu Türkleştirmeye başladıklarında 1080’li yıllarda önce şehirlere daha sonra kale ve ticaret yollarına hakim oldular. Hakimiyetleri altına giren şehirlere Türk ve Müslüman isimlerini verdiler. Yüzyıllardır kullanılagelen kasabanın Doğanbey ve Davgana gibi iki adı vardır. Bu adları kasabamıza ilk gelen Türkler koydular. Bu adlardan Davgana hristiyanlık döneminden kalma kaleye Türklerin verdikleri bir addır. Doğanbey adı ise kasabaya yerleşen Türklerin kimliklerinin adıdır.

DOĞANBEY:

Oğuz Türkleri 24 boya ayrılır. Bu boyların 12’si Bozokları, 12’si de Üçokları oluşturur.

Bozoklar; Kayı, Bayat, Alka-evli, Yazır, Döğer, Dodurga, Yaparlı, Avşar, Kızık, Bey-dili, Karkın, Koca-evli.

Üçoklar; Kınık, Salur, Eymur, Ala-yuntlu, Yüreğir, Iğdır, Baka-düz, Yıva, Bayındır, Beçene, Çavuldur, Çepni.

XV. yüzyılda Osmanlı kayıtlarında Beyşehir sancağında Bayat boyundan 4, Kayı boyundan 2, Bayındır boyundan 2, Kınık boyundan 1, Karkın boyundan 1, Iğdır boyundan 1, Salur boyundan 1, Avşar boyundan 1, Çepni boyundan 1 yerleşim yerinin adı geçmektedir.

Doğan, Oğuz boylarının ongun (sembol) kuşlarına verdikleri bir addır. Totemik özellikler taşıyan eski bir Türk adıdır. Bayat boyunun bir çok oymakları vardır. Bu oymaklardan birinin adı da Doğan oymağıdır. Prof. Mehmet Eröz Doğan adlı yer adlarının Anadolu’da kurulan ilk yerleşim yerleri olduğunu söylemektedir.

Bayat boyunu Kaşgarlı Mahmut Oğuz boyları içinde dokuzuncu, Reşit-üd Din ile Yazıcıoğlu Zade Ali ikinci sırada göstermiştir. Bayat boyunun manasına Türklerin seceresini yazan Reşit-üd Din “Devleti ve nimeti bol” derken, Yazıcıoğlu Zade Ali ise “Devletlü ve nimetlü” demektedir. Bayatlar Kınık boyuna mensup Selçuklular iradesinde Türkmen fetihlerine katılarak Selçuk İmparatorluğunun kurulmasında büyük roller oynamışlardır. “Bay” kelimesi zengin manasına gelmektedir. Eski tercümelerden “Devletlü ve nimetlü” olarak Bayat sözünün açıklanması bu kelimenin “Bay” kökünden geldiğini açıklamaktadır. “Bay” aynı zamanda Türklerde kullanılan bir unvan idi. “Bayar” sözü Bayattan gelmektedir. Bayar Türkçe’de şeref ve memuriyet ünvanı olarak kullanılır.

Beyşehir (Bey-şehr-i) iki kelimenin birleşmesi ile oluşur. Bey’in şehri anlamını taşımaktadır. 1300’lü yıllarda Selçuklu tarihini yazan Eflaki, Eşrefoğulları’nın atmış üç şehre sahip olduğunu söylemektedir. “Doğan” oymağının sonuna eklenen “Bey” sözcüğü kasabamızın Eşrefoğlu şehirlerinden biri olduğunu belirtmek amacı ile eklenmiştir.

DAVGANA:

Divan-ı Lugat-ı Türk adlı eserinde Kaşgarlı Mahmut, Kapgana kelimesinin eski bir Türkçe kelime olduğunu ve kale, sur, han anlamına geldiğini bildirir. Kapgana ismi kapga kökünden gelir. Kapga kale kapısı manasına gelir. Kapgana kelimesinin kasabamızla ilişkisi nedir? diye bir sorunun cevabına kasabanın kendi içinde bulmak mümkündür. Doğanbey’de adlarını Türklerin koyduğu kale kapısı ve han önü gibi sokak adları vardır. Bu sokakları Badrık’a bağlayan yola kasaba halkı “

Anadolu’nun Türk ve Müslüman yurdu olmasında en aktif görevi Anadolu Türk Beylikleri yapmışlardır. Diyar-ı Rum denilen Anadolu’nun bir köşesi Beyşehir ve Doğanbey’de hristiyan Rumlar yaşamaktaydı. Oğuzların Bayat boyu Müslüman ve Türk damgasını Doğanbey’in topraklarına vurdular. Bu Bayat Türkleri 1264 yılında Beyşehir’e yerleşen Eşrefoğlu Süleyman Bey’in emrine girdiler. Doğanbey’de yaşıyan Türklerin ileri gelen aile başkanlarına Beyşehir Bey’leri Bey lakabını verdiler. “Beyoğulları” denen bu ileri gelen Doğanbey Bey’leri Eşrefoğulları ile hareket ettiler. “Anadolu’da Oğuz Boyları” kitabının yazarı Hilmi Göktürk, Türklerin en büyük savaşlarından biri olan ve Osmanlılara Avrupa kapılarını açan I. Kosava savaşında Eşrefoğlu askerlerinin de savaştığını yazmaktadır.

EREN-GÜRUH:

Yaşadığımız topraklarda tarih içinde mutluluklar yanında çok büyük felaketler ve acılar da meydana geldi. Felaketler içinde ne doğal olanlar ne de Kurtuluş Savaşı öncesi eşkıya baskınları XIV. yüzyılda Moğalların Türkler üzerinde yaptıkları zülum ve kıyımın yanında hafif kalır. Bu yüzyıllar içersinde yaşamış Fergana’lı bir türk şair Moğal Han’

“Koyun kurttan nasıl sıkıntı çekerse, Anadolu halkı da senin köpeklerinden aynı acıyı çekiyor. Bilginler ekmeksiz, erenler çıplak, tekkeler eşyasız, medreseler dalsız kalmış, zenginler fakir düşmüş ve yoksulluk halkı perişan etmiştir. Örümcekler bir ağ kursa emirlerin derhal “Tamga” ve “Kopçur” vergilerini almaya çalışır.”

Acımasızlığın ve zulmün hakim olduğu bu dönemde, Allah ve Türklük adına Fütüvet erleri halkın koruyucusu oldular. Konya sultanlığına hakim olmuş Moğallar Konya üzerinden Eşrefoğlu Türkmenlerine saldırmaktaydılar. Konya yolu o devirlerde Kükürd üzerinden Doğanbey’e ulaşmaktaydı. Eren-güruh dağı çevreye hakim bir dağdır. Türkmenler bu dağ üzerinde nöbet tutarak saldırıyı çevre halkına ve Beyşehir’e bildiriyorlardı. Ayrıca bu dağ konumu açısından çevre halkın imdadına yetişmek için elverişli bir yerdi. Türkmenler, Moğallarla kırk yıla yakın bir zaman savaştılar. Günümüze ulaşan dağ üzerindeki kalıntıları o günlerde yaptılar.

Bu dağın hemen yanında Yatağan köyü vardır. Yatağan öz Türkçe bir kelimedir. “Eren”, “Evliya” anlamına gelir. XIV. yüzyıl başlarında yaşadığı bilinen ve o devirlerde büyük itibar görmüş alim Yatağan Mürsel, Yatağan köyünde gömülüdür. Bu dağın bir adı da Erenler dağıdır. Bu ad Yatağan Mürsel’den dolayı konmuş bir ad değildir. Çünkü Erenler çoğul bir kelimedir. Bu dağın diğer bir adı da Eren-Güruh’tur. Güruh kelimesi “Cemaat” anlamını taşımaktadır. Bu dağın diğer bir adı da Eleng-Gird diye adlandırılır. Farsça’dan dilimize girmiş olan bir kelimedir. Eleng; sur,siper duvar anlamına, Gird ise yuvarlak, değirmi, çevre anlamına gelmektedir.

Eren-Güruh dağı Fütüvet erlerinin yurtlarını Moğal baskınlarından korumak için kullandıkları ve kale görevi yapan bir dağdır.
DOĞANBEY KABRİSTANI:

Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde mezarlıklara “hamusan”, “kabristan”, “makbere” gibi adlar verilirdi. Bu adlardan kabristan ve makbere adlarını halkımız bugün de kullanmaktadır. Tarihi değeri olan mezar ve mezarlıklar aynı zamanda tarihi eser ve anıt sayılır. Mezarlıklar o şehrin tarihi kaynaklarını da içinde taşır. İslam inancına göre gayri müslümler Müslüman mezarlıklarına gömülemezlerdi. Bu nedenle Doğanbey mezarlığı 700 yıllık Müslüman Türklerin sanki açık alan müzesini andırmaktadır. Beyşehir’den sonra çevrede en büyük mezarlık Doğanbey’de bulunmaktadır.
Doğanbey mezarlığında mermer taş dikili ve üzerinde Osmanlıca yazı ve tarih bulunan en eski mezar 1792 yılına aittir. Bu tarihten sonra Doğanbey’li ilmiye sınıfı ve kasaba ileri gelenleri için mermer mezar taşları kullanılmıştır. “Hacı Ahmetoğlu Hafız İbrahim ruhuna fatiha” yazısı bulunan taş 1872 (h. 1290) yılına aittir.
150-200 yıllık mezarlar bile zamana direnememişlerdir. Halbuki Doğanbey’de zamana direnmiş en az 500 yıllık mezarlara rastlanmışlardır. Boyları iki metreyi geçen çevre dağlarından getirilmiş mezar taşları hala dimdik ayakta durmaktadır. Bu mezar taşları ile Eleng-Güruh dağındaki türbenin taşları aynı özellikleri taşımaktadır.

Büyük taşların dikili olduğu mezarlarda yatanlar Doğanbey’in beyleri ve aile büyükleridir. Türkler de toplumsal bir hiyerarşi mevcuttur. Büyüklere saygı öldükten sonra da gösterilir. Aile reisleri erkeklerdir. Kadınların mezarları küçük ve gösterişsizdir. Bu taşlar üzerinde mensup oldukları Türk boyunun damga (tamga) sı bulunurdu. Bu nişanelere bu taşlar üzerinde belli belirsiz bir şekilde rastlanmaktadır. Bugün bizlere Müslüman Türk yurdu hediye etmiş olan atalarımıza gerekli saygıyı göstermemiz ve bu kabirleri onarmamız gerekmektedir. Böyle mezarlar ilk Türk yerleşim alanlarında bulunmaktadır. Eski dönemlerde Göçü köyünün yakınlarında Karkın diye bir köy vardı. Bu köyden günümüze harap bir medrese ile bizim eski mezarlara benzeyen mezar taşları kalmıştır. Bu köy Oğuz Türklerinin Karkın Boyunun adını taşımaktadır. Doğanbey’deki eski mezarlar da Bayat Türklerinin Damgasını taşımaktadır.

Eski devirlerde kimi tarikat ve tekke büyüklerine “baba” adı verilirdi. Babalar önder kimselerdi. Halk tarafından hürmet görürlerdi. Doğanbey Berket (Bereket) yaylasında yatan Sinan Baba da hem halk hem de hak önderlerinden birisiydi. Yaşadığı tarih kesin bilinmemekle birlikte Yatağan Mürsel dönemlerine yakın olması gerekir. Yatağan Mürsel 1400’lü yıllarda yaşamış alim bir kişiydi.

DOĞANBEY’DE İDARİ YAPI VE NÜFUS

XV. yüzyılda Fatih Sultan Mehmet döneminde Doğanbey şehzadenin “has” sı idi. Bu dönemde yapılan bir kanunname ile has olarak ayrılmış topraklardan yüz bin ile yüz yirmi bin akçe vergi alınırdı. En büyük haslar padişahlara, vezir-i azamlara ve şehzadelere verilirdi. Bu dönemde kasabada yüz yedi ev bulunmakta ve yüz doksan üç kişi yaşamaktaydı. (kadınlar ve çocuklar nüfus olarak sayılmazlardı.)

XVII. yüzyılda Beyşehir Sancak (vilayet) Doğanbey “zeamet” (kaza) idi. Bu dönemde sancak kadı vekilleri Doğanbey kasabasının idaresini yönetmekteydi.

1633-1676 yılları arasında Doğanbey’de gayri müslümler yaşamaktaydı. Beyşehir tarihini yazan İ. Hakkı Konyalı gayri müslüm sayısını abartılı olarak vermektedir. Ona göre 37 ev Müslüman geri kalanlar gayri müslümdi. Bu bilgiler 1400’lü yılları öncesine aittir. Halbuki XVI ve XVII. yüzyılda Anadolu’nun her şehrinde Türk ve Müslüman nüfus çoğunlukta bulunmaktaydı.
XIX. yüzyılda (1800’lü yıllar) Beyşehir kaza Doğanbey de nahiye yapılmıştır. Bu dönemde Doğanbey “kaza naibleri” (nahiye müdürü) tarafından idare edilmektedir. Naibler vergileri il paşalar adına toplarlardı.

Doğanbey bu yüzyılda büyümüş ve gelişmiştir. Kale kapısı, Han önünden başlayan Aşağı mahalle, Sokakbaşı daha sonra da Yenice mahallesi teşekkül etmiştir. 1852 yılında Çarşı çeşmesi yaptırılmıştır. Çarşı’nın gelişimi Çarşı çeşmesinin yapılmasından daha önce olmuştur. Yenice mahallesi kasabanın en son gelişen ve büyüyen mahallesi olmuştur. Yenice adının konması yeni mahalle olmasındandır. Doğanbey Çarşısı bu dönemde kasabanın merkezi haline gelmiştir.

Osmanlı İmparatorluğunun son yıllarında Doğanbey’in de içinde bulunduğu yerlerde devlet otoritesi zayıflamıştır. Eşkiyalar Doğanbey halkına baskınlar yapmış ve halk zulüm görmüştür. Kurtuluş savaşında Konya Valisi Cemal, İngiliz Papazı Prev ve Bozkırlı Ayan üyesi Zeynel Abidin’nin kışkırtmaları sonucunda 4 Ekim 1919’ da Cumhuriyet ordularına karşı bir isyan hareketi başlatılmıştır. Bu isyan bastırıldıktan sonra 20 Ekim 1919’da 2. Bozkır isyanı başlamıştır. İngilizlerin desteğinde bu isyan Bozkır, Beyşehir ve Doğanbey’e kadar sıçramıştır. Cumhuriyete karşı olan bu isyanı Yarbay (Avcı) Mehmet Ali Bey komutasındaki kuva-i milliye müfrezesi silah yoluyla bastırılmıştır. Bu müfreze askerleri 4 Kasım 1919 yılında Doğanbey kasabasına girmiştir. Doğanbey halkı cumhuriyete bağlılıklarını bildirmiş ve Doğanbeyli isyancılardan Veysellerin Hamdi lakaplı kişi bizzat cumhuriyet askerlerine teslim etmiştir.

1. Dünya harbinin patlak verdiği yıllarda Osmanlı İmparatorluğu seferberlik düzenledi. Doğanbey’de silah altına alınan çok sayıda Doğanbey genci Çanakkale Savaşlarına katıldı. Göçü’lü Aşık Mehmet Doğanbey kasabasına gelip buradan Çanakkale’ye gönderildiklerini ve çok sayıda Beyşehirli ve Doğanbeylinin Çanakkale savaşına katıldığını bildirmektedir. Çanakkale savaşlarında Doğanbeyli şehitler ve gaziler bulunmaktadır.
Cumhuriyetin ilk yıllarında 1927 yılında Beyşehir kazasının nüfusu 2578 iken Doğanbey’in nüfusu 2168 civarındaydı.

1935 yılında Doğanbey’de hane sayısı 743 nüfus sayısı ise 2654’tür. Bu nüfusun 1538’i kadın 1112’si de erkeklerden oluşuyordu.

1965 yılında Doğanbey’de hane sayısı 664’tür. 1935 yılından 1965 yılına kadar geçen 30 yılda Doğanbey’de hane sayısında bir azalma görülmektedir. Bu yıllarda Doğanbey büyük şehirlere büyük çapta göç vermiştir. Bu göçler nedeni ile kasabanın pek çok evi harap olup yıkılıp gitmiştir. 1965 yılında Doğanbey’in nüfusu 1460 erkek 1598 kadın olmak üzere 3058’dir. Bu yıllarda Doğanbey nahiyesine bağlı köylerin nüfus dağılımı:

Başgöze 781

Çukural 498

Damlapınar 860

Gökçekuyu 426

Gündoğdu 242

Gönen 296

Karalı 1317

Karabayat 226

Üçpınar 486

Yunuslar 514

1980 yılında, Doğanbey’in nüfusu 2676’dır. 2000 yıllarında 6137 olmuştur. Hane sayısı ise 1568’dir.

YEREL YÖNETİM (BELEDİYE)

Osmanlılarda ilk belediye teşkilatı 1870 yılında kuruldu. Belediye teşkilatı kurulmadan önce de bu görevi “

Doğudan; Kurban Kuyusu, Erenler Önü, Candar Çayı, Kılgın Yayla, Damla Yayla, Çukur Yayla, Elmalı Yayla

Batıdan; Candar Korusu, Sıtma Pınarı, Kayalı Çiftliği

Kuzeyden; Damlapınar, Tocak Yokuşu, Dımılın Korusu, Bayram Köyü Düzü

Güneyden; Çalkama, Gönen Yolu, Başpınar, Arapoğlu, Armutlu Seki’dir.
Cumhuriyet döneminde 1580 sayılı Belediye Yasası 1.9.1930 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Doğanbey kasabası bu yasa yürürlüğe girmeden önce belediye teşkilatına sahipti.

Doğanbey kasabasının ilk elektrik 1957-1959 yılları arasında gelmiştir. İlk şebeke suyu da 1954-1956 yılları arasında İller bankası tarafından yaptırılmıştır. Günümüzde emlak kayıtları yönünde Doğanbey’e Doğanbey merkezi, mahalleleri ile birlikte Başgöze, Gönen, Gündoğdu

Sarıköy, Üçpınar, Karabayat, Damlapınar, Çukurağıl ve Yunuslar Köyü emlak kayıtları yönünden bağlıdır.

Kasabamızda 1960 ve 1980 askeri dönemlerde kısa dönem atanmış belediye başkanları görev yapmıştır. Bu olağanüstü dönemler dışında bütün başkanlarımız kasaba halkının özgür iradesi ile seçilmiş başkanlardır. Bu değerli başkanlar, Doğanbey’in kalkınmasında önemli roller oynamışlardır. Hayatta olmayan öbür dünyaya göçmüş başkanlarımıza Allah’tan rahmet dileriz. Hayatta olan ve uzun ömür dilediğimiz başkanlarımıza da saygılarımızı sunmak Doğanbeyliler için bir görevdir.

EĞİTİM VE SPOR

Medrese Eğitimi:Doğanbey’de adları bilinen dört medrese vardı.

1.Hasanefendi Medresesi

2.Halilefendi Medresesi

3.Tekkeli-zade Hüseyinefendi Medresesi

4.Osmanpaşa Medresesi

Halilefendi Medresesi yıkılmış yıkıldıktan sonraki yıllarda hükümet konağı yapılmıştır. Daha sonraki yıllarda satılmış ve ev olarak kullanılmıştır.

Hasanefendi Medresesi günümüze kadar ulaşmıştır. Bugün Kuran kursu görevini yapmaktadır.

Tekkelizade ve Osmanpaşa Medreseleri yıkılmış cumhuriyetin ilk dönemlerinde işlevlerini yitirmiştir.

XX. yüzyılın ilk başlarında bu Medreselerde 100-150 civarında öğrenci okumaktaydı. Bu rakam o döneme göre küçümsenemeyecek bir miktardı. Bu öğrencileri okutan din alimlerini de katarsak Doğanbey gerçekten bir kültür yuvası konumundaydı.

OKULLAR

Sıbyan Mektebi:Bu okul cami-kebir camisi bünyesinde faaliyet göstermekteydi. Osmanlı maarif sisteminde ilkokul görevini yapmaktaydı. Bu okuldan mezun olmuş çok sayıda Doğanbeyli bulunmaktaydı. Bu kişiler Osmanlıcayı çok güzel okumakta ve yazmaktaydı.

Doğanbey İlkokulu:Cumhuriyet döneminde yapılmış ve Cumhuriyetin ilk yapılan okullarındandır. Bu okuldan binlerce Doğanbeyli mezun olmuştur. Yukarı Harman semtinde bulunuyordu. 1957-1958 yılında son defa eğitim ve öğretim yaptıktan sonra, toprak kayması nedeniyle okul eğitim ve öğretime kapatılmıştır.

1959-1960 eğitim öğretim yılında Bahçeler arasına yapılan yeni okul, Eski Doğanbey İlkokulu görevini devralmıştır.

Doğanbey İlköğretim Okulu:8 yıllık eğitim kanunun çıkması ile 1997-1998 öğretim yılında eğitim ve öğretime açılmıştır. Okul 13 derslik 1 labaratuar ve 1 kütüphaneden oluşmaktadır. Doğanbey ilköğretim okulu taşımalı eğitimin merkezidir. Başpınar, Karabayat, Damlapınar, Damlayaylası, Başgözen köylerinin çocukları bu okulda okumaktadır. Öğrenci sayısı 450’dir.

Doğanbey Lisesi:1957 yılında ortaokul olarak eğitim ve öğretime açılmıştır. 1980 yılında ortaokul ve lise olarak birleşik eğitim ve öğretim uygulanmaya başlanmıştır. Ortaokul 8 yıllık eğitim uygulanmaya başlayınca 1997 yılında liseden ayrılmıştır. Lise öğrenci sayısı 55’tir

Doğanbey Kütüphanesi:Eski Nahiye Müdürlüğü binasında görev yapmaktadır. Çok zengin kitap ve dökümana sahiptir. Günümüzde kütüphanede on beş bin eser mevcuttur.

Doğanbey Öğrenci Yurdu:38 yatılı kapasitelidir. Yurt Doğanbeyliler Vakfının kasabamıza kazandırdığı binadır.

Kuran Kursu:Hasanefendi Medresesinin bulunduğu yerde faaliyet göstermektedir. 8 yıllık eğitim kanunun çıkmasından sonra yazları Kuran eğitimi yapılmaktadır. Eskiden bu kuran kursundan mezun olmuş çok sayıda imam-hoca bulunmaktadır. Aynı yerde 45-55 arası yoksul vatandaşa hergün “aşevi” olarak yemek verilmektedir.
Spor:1960 yıllarında Doğanbey Nahiye Müdürlüğü binası içinde o zamanın gençleri “Doğanbey Gençler Birliği” adı altında bir spor kulübü kurmuşlardır. Daha sonraki yıllarda spor etkinlikleri yok denecek kadar azalmıştır. Doğanbey Belediye Başkanı Hasan Ocaklı Döneminde spor etkinliklerine el atılmış ve bu sayade gençlerin spor yapabilmeleri sağlanmıştır. Günümüzde “Doğanbey Belediyespor” kulübü olarak etkinlik gösterilmektedir. Konya 2. Amatör Küme katagorisinde A ve Genç takım olarak ligde oynamaktadır.
TARİHİ ESERLER VE KÜLTÜR

Doğanbey’den geçmişten günümüze ulaşan tarih ve kültür değeri taşıyan eserler camiler, çeşmeler ve Doğanbey evleridir.

Camiler:

Doğanbey’de 6 camii vardır. Bu camilerden eski ve tarihi değer taşıyanları şunlardır:

Aşağı Mahalle Camii:Bir duvarı eski kale duvarına dayandırılarak ve bu kaleden kalma taşlar ile yapılmıştır. Doğanbey’in ilk camisidir yapılış tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Camii önce mescid olarak ibadete açılmış daha sonraki yıllarda camii haline getirilmiştir. Camide bulunan seccadeler çok eski dönemlere ait Türk dokumalarıdır.

Camii-Kebir:Mimari özellikleri bakımından Türkmen yapı özelliklerini gösterir. Ağaç direkler üzerine dayanmış kıbleye paralel krişlerin oluşturduğu toprak örtülü bir taş yapıdır. Camiinin üstü 1957 yılında çinko ile örtülmüştür. Camiinin minaresi 1855 yılında Hacı Mehmet Ağa tarafından yaptırılmıştır. Camiinin yapımı ve ibadete açılması bu tarihten daha önceki yıllara aittir. Camiinin tavanı ahşap, kandil askılığı hem çok güzel hem de tarihsel bir özelliğe sahiptir.

Sokabaşı Camii:Yapı özelliği olarak Türkmen sanatının inceliklerini taşır. Camiinin yapım tarihi hakkında bir tarih bulunmamaktadır. Damı toprak olarak yapılmış olup sonradan çatı haline getirilmiştir. Kapısının iki yanına yerleştirilen taşlarda “Maşallah 1317” (1896) tarihine rastlanır. Bu caminin tamir gördüğü bir tarihtir. Doğanbey büyüklerinin bildirdiğine göre bu camide bir çok el yazması ile yazılmış Kuran-ı Kerim bulunmaktaydı. Bu kitaplar arasında Elzem-ül Feraiz adlı bir kitabı Beyşehirli Mehmet isminde bir din alemi yazmıştı.

Yenice Mahallesi Camisi:Bu camii yapım tarihi bakımından, Yenice Mahallesinin gelişmesi ve çarşı esnafının ihtiyacı nedeniyle yapılmıştır.

ÇEŞMELER

Doğanbey kasaba ve yaylalarında 20 civarında çeşme bulunmaktadır. Bu çeşmelerin büyük çoğunluğunun hayırsever vatandaşlarımız Belediye Teşkilatı yaptırmıştır. Bu çeşmelerden eski ve tarihi değeri olanlar şunlardır:
Çarşı Çeşmesi:1269 (1852) tarihinde Doğanbey ileri gelenlerinden Mustafa Ağa isminde bir Türkmen Beyi yaptırmıştır. İnşaatında Doğanbey Kalesinden ve Karacaören’den taşlar kullanılmıştır. Çeşme bugünkü Doğanbey çarşısının gelişmesi ve ticaret merkezi haline gelmesi nedeniyle yapılmıştır.

Cidci Pınarı:Camii-Kebir Mahallesi’nde bulunmaktadır. Yapım tarihi çarşı çeşmesinden daha eskidir. Çeşme 1876 (H. 1296) tarihinde tamir edilmiştir.

Aşağı Çeşme Mahallesi:Çeşmenin yapımı hakkında kesin bir tarih yoktur. Hacı Halilağa 1875 tarihinde çeşmeyi onarmıştır. Bu çeşmenin suyu Bereket’ten gelmektedir.

Gömükbaşı Çeşmesi:1300 (1882) tarihinde Hilmiağa isminde Doğanbeyli bir hayır sever tarafından yaptırılmıştır. Çeşmenin yapım tarihini bildiren bir yazı bulunmaktadır. “Ç

Ballı Pınar:Suyu Evgirek’ten gelmektedir. Katmerli bir yapıya sahiptir. Çeşmenin ayna taşında bir kitabe yazılıdır. Şöyle denmektedir;

Çeşme Doğanbeyli İsa Ağa tarafından 1300 (1882) tarihinde tamir edilmiştir. Çeşmenin yapımı daha eski döneme aittir.

Mezarlık Çeşmesi:Çeşmenin yapım tarihi hakkında bir bilgi yoktur. Çeşmenin sağ tarafındaki üzerinde hristiyan haç kabartması bulunmaktadır.

Bu nedenle camiinin yapımında Karacaören ve Doğanbey kalesinin taşları kullanılmıştır.

Yenice Mahalle Çeşmesi:Doğanbeyli Hekimoğlu Ali tarafından 1990’lı yıllarda yaptırılmıştır.
Yenice Mahalle Şadırvanı

DOĞANBEY EVLERİ

Doğanbey eski evleri Türk-İslam mimari özellik ve kültürünü yansıtır. Hasan Takvacı’nın 1985 yılında lisans tezi olarak hazırladığı “Doğanbey’den ev örnekleri” çalışmasında Doğanbey evlerinin özelliklerini ve yapım tekniklerini incelemişlerdir. Hasan Takvacı’nın bu çalışması beldemizde yapılan ilk bilimsel çalışmadır.
Bugün Türkiye’nin pek çok yerinde Türk evleri koruma altına alınmıştır. Doğanbey imar planı 1951’de yapılmıştır. Bu imar planı ile birlikte beldede çok sayıda modern bina yapılmıştır. Doğanbey eski evlerinden Türk-İslam mimari özelliği taşıyan nadide pek çok ev koruma altına alınıp restore edilmelidir. Bu evler Doğanbey tarih ve kültürünün önemli ürünleridir. Doğanbey Belediyesi ve Doğanbey Vakfından bu yönde çalışmalar yapmasını bekliyoruz.

Mayıs 1984 tarihinde, eski İzmir Müftüsü Doğanbeyli sayın Ahmet Karakullukçu Doğanbey Gazetesinde yayınlanan bir makalesinde Doğanbey evleri hakkında şunları yazmaktadır;

“Türk evi vardı! Mimari özellikler, ile odaları, sofaları, şahnişler, kökleri, hayatları, taşlıkları, kilerleri, sandık odalarıyla…

Bizim evimiz dedelerimizin, ninelerimizin de doğup büyüdüğü babalarımızın annelerimizin belki doğdukları ama her halde büyüdükleri Türk evi şimdi tarihi Türk evi oldular bu evlerde geçen bir hayat düzeni bir yaşam biçimi, ev töreleri, ev gelenekleri vardır. Büyük babalarımızın yıllar yılı oturduğu köşe sediri ninelerimizin gergefi, kandil geceleri Kuran okuduğu rahlesi, hamur açtığı tahtası, hoşaf içtiği mercanlı kaşığı antikacılardan topluyoruz.”

Sayın Müftümüz Doğanbey evlerinde bulunan nadide eşyaları ve bu evlerde huzur dolu yaşantıyı özlem dolu bir üslupla çok güzel açıklamaktadır.
RESMİ KURULUŞ VE VAKIFLAR:

Jandarma Karakolu:14 personel ile görev yapmaktadır. Doğanbey merkez, 3 belde ve 10 köy asayiş yönünden Doğanbey’e bağlıdır. Karakol Cumhuriyet’in ilk yıllarından bu yana Doğanbey’de görev yapmaktadır.
Sağlık Ocağı:Doktor, hemşire, ebe ve sağlık memuru olmak üzere 6 elemanla hizmet vermektedir. Sağlık ocağının 2 idari memuru bulunmaktadır. Sağlık hizmetleri yönünden Doğanbey merkez ve mahalleleri ile birlikte Başgöze, Gönen, Gündoğdu, Sarıköy, Hemen, Üçpınar, Karbayat, Damlapınar, Damla yaylası köyleri bu sağlık ocağına bağlıdır. Sağlık talebinin yoğunluğu karşısında, sağlık ocağı yeterli hizmeti görememektedir.

Orman İrtibat Bürosu:2 muhafaza memuru, 2 yangın gözetleme görevlisi ile Karadağ zirvesinde yangın gözetleme merkezi bulunmaktadır.

Telekom Radyoling İstasyonu:Sarnıçtepe’de görev yapmaktadır.

PTT:Cumhuriyet’in ilk yıllarından bu yana Doğanbey’de şubesi bulunmaktadır.

Ziraat Bankası:1978 yılında açıldı. 2002 yılında faaliyetine son verdi.

DoğanbeylilerGünü:İlk Doğanbeyliler günü 1993 yılının Temmuz ayının son haftasında kutlandı. Kutlamalar Temmuz ayının son haftasında geleneksel olarak devam etmektedir. İ-LADİN GÜNÜ olarak kutlanan Doğanbeyliler Günü Doğanbey belediyesi ve Doğanbey vakfının işbirliğinde yapılmaktadır.

27-28 Temmuz günlerinde yapılan bu kutlamalara Türkiye’nin her tarafından Doğanbeyliler gelmektedir. Kutlamalar bir festival havasında gelmektedir. Doğanbeyliler günü gurbetçi vatandaşlarla Doğanbey halkı arasında kaynaşmalara vesile olmaktadır. Doğanbeyliler gününde vakıf ve belediye sosyal, kültürel ve sportif bir çok etkinlikler düzenlemektedir

Şehir yolu” adını vermişlerdi. Kapgana kale veya han anlamı taşıdığına göre, han önü denilen yerde kale önü anlamına gelmekteydi. Eski devirlerde han önleri çevrenin canlı pazar yerleri idi. Canlı hayvan ve yün çevre halkın sattığı en önemli mallarıydı. Konya’dan kalkan kervanlar Doğanbey’e Kızılören ve Ağrıs hanlarına uğrayarak ulaşırdı. Çevre halkı ürünlerini bu kervan tacirlerine satar ve ihtiyaçları olan malları da kervanlardan elde ederlerdi. XV. yüzyılda Karacaören (Çonya Doğanbey arasında bir köy)’de yirmi bir ev, Kükürd’de sekiz ev, Kepsala (Gepsalma)’da otuz bir ev, Bayram köyünde yirmi altı ev, Tocak’da on üç ev Candarbadrık’da elli yedi ev, Kargın’da on üç ev (bu köy göçü ile Gepsalma arasında bulunuyordu). Milegös’de kırk ev, Çonya (eski adı Küre) kırk ev vardı. Bu yakın köyler ve bunların dışındaki köyler de Hanönü’nde ticaret yapıyor. Kale kapısı ve Hanönü adları ile bilinen Davgana (Kapgana)’yı Badrık’a bağlayan yola halk “Şehir yolu” derlerdi. Bu yolun eski adı Şehir yolu bugün bile kullanılmaktadır. Prof. Fuat Köprülü Türkler askerlerine “yiğit”, “alp” anlamına gelen Badrık dediklerini ve kale askeri, muhafız anlamına gelen Candar adını verdiklerini söylemektedir. Kale kapısı anlamına gelen Kapgana veya Davgana, kasabanın ilk merkezi olan han önü, Bardık ve Candar adlarını Bayat Türkleri koymuştur. Kapgana ve Davgana kelimeleri ikisi de aynı anlamı taşır Kapgana öz Türkçe bir kelimedir. Davgana kelimesi ise Farsça’dan dilimize girmiş bir kelimedir. Davgana “Dav” kökünden gelir. “Dav” kale, sur anlamlarını ifade eder. Selçuklularda Farsça kelimeler çok sık kullanılmıştır. Hatta Selçukluların resmi yazı dili Farsça idi. Orta Asya Türk devletlerinde Fergana, Kapgana, Davgana gibi şehir, köy ve yer adlarına rastlamak mümkündür. Davgana, kasabamızı yurt edinen Türklerin burada bulunan ve zamanla yok olan kaleye taktıkları bir addır. ına şiirinde şöyle seslenmektedir; İhtisap ağaları” görmekteydi. İhtisap ağaları belediye başkanları gibi görev yapmaktaydı. Ağalar çarşı/pazar gezer ticaretin şerr-i usulle yapılmasını sağlarlardı. Yanlış, eksik tartan ve ölçen esnafı cezalandırırlardı. Ayrıca camii, çeşme, medrese, sıbyan okulları (ilk okul) gibi kamu mallarını gözetir ve tamir ettirirlerdi. Doğanbey’in Camii Kebir camisinin yapımında adı geçen Mehmet Ağa, çarşı çeşmesinde adı geçen Mustafa Ağa (1852), Aşağı Mahalle çeşmesinin yapımında adı geçen Hacı Halil Ağa kasabanın İhtisap ağalığı görevinide yapmışlardı.
Doğanbey’in ilk belediye başkanı 1910 yılında Osmanlı döneminde atanmıştır. Kasabanın belediye sınırları ise 26 Temmuz 1926 yılında dahiliye bakanlığı onayı ile tespit edilmiştir. Tespit edilen sınırlar şöyledir:
ıkar talihini Hilmi Veli saf-il-ayn Allah aşkına maşallah 1300” İsa çeşmesinin taşından su döken o peridir. Kase ona dedi ki; “keşke su olsaydım ey peri.””

 

***Ayrıca belediyemiz in 16 geleneksel doğanbeyliler günün de halkımıza dağıtmış olduğu doğanbey tarihi adlı kitabın da tarihimiz daha ayrıntılı ve görüntülü olarak anlatılmıştır .emeği geçenler için burdan teşekkürlerimi iletiyorum.İbrahim NAYCİ

İZMİR-Bornova


Bugün 2 ziyaretçi (3 klik) ZİYARETİZ İÇİN TEŞEKKÜRLER..

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol